Kanal 7 Dış Haberler Servisi’nden Bartu Eken Kerkük’te yaşanan son gelişmelerle ilgili bir analiz kaleme aldı:
Irak’ın Türkmen kenti Kerkük’te resmi dairelerde ve dış mekan tabelalarında Türkçe kullanılması için çalışmalar tamamlandı.
Kerkük Valiliği ve İl Meclisi’ne Türkçe tabelaların asılmasıyla birlikte uygulama resmiyete döküldü.
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra kente Arap ve Kürt nüfusun göç ettirilmesiyle Türkmen demografik yapısında değişim olmuş;
Türkmenler kendi yurtlarında azınlık durumuna gelmişti.
2008 yılında Türkçe’nin şehirde resmi dil olması kararlaştırılmış ancak siyasi istikrarsızlık sebebiyle bir türlü uygulamaya geçilmemişti.
Kerkük Valisi Rakan El-Cuburi’nin imzaladığı kararnameyle “süresiz erteleme” son buldu.
Türkçe, şehirde resmi dil olarak kabul edildi.
Alınan kararla birlikte kent genelindeki Türkmen nüfus arasında büyük bir sevinç yaşandı.
ZAMANLAMA DİKKAT ÇEKİCİ!
Türkçe’nin resmi dil olarak kabul edilmesi, bölgesel anlamda oldukça kritik bir dönemde meydana geldi.
Kerkük Ortak Operasyonlar Komutanlığı Binası, Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani’nin talimatıyla Kürdistan Demokrat Partisi’ne (KDP) devredilmek istenmiş;
Halkın tepkisi üzerine bu karardan geri adım atılmış ve Peşmerge güçlerinin kente girişi askıya alınmıştı.
Bağdat’ın hamlesi üzerine Türkiye’den art arda “huzur ve istikrar” vurgusu yapıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kerkük’ün yapısını bozacak her eylem, Irak’ın bütünlüğünün bozulması demektir. Bu coğrafyanın huzurunun, bütünlüğünün bozulmasına izin vermeyeceğiz.” dedi.
Irak hükümetiyle görüşmelerin yapılmasının ardından kentte sükunetin sağlandığını duyurdu.
Aynı dönemde Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Irak’la yakın ilişkilere sahip İran’ı ziyaret etti.
Mevkidaşı Hüseyin Emir Abdullahiyan ile düzenlenen basın toplantısında konuştu.
Ankara’nın şehirdeki statünün korunmasını istediğini vurguladı.
ANKARA’NIN EŞİT TEMSİL ÇAĞRISI BAĞDAT’TA KARŞILIK BULDU!
Türkiye Kerkük’te yaşayan tüm milletlerin eşit temsiliyet hakkına sahip olduğunu değerlendiriyor.
Arap, Kürt, Süryani ve diğer halkların varlığını reddetmiyor.
Bu anlamda kentte bulunan herhangi bir demografik yapının temsiliyet hakkının çiğnenmesine de karşı duruyor.
Ankara, Kerkük’ün etnik ve mezhepsel olarak Irak’ın küçük bir modelini teşkil ettiği görüşüne sahip.
Dolayısıyla burada yaşanacak potansiyel bir huzursuzluk ve çatışma ortamının ülke geneline yayılabileceğini değerlendiriyor.
Türkiye’nin perspektifinde Sudani hükümetinin ülkeye istikrara getirdiği düşüncesi hakim.
Bu anlamda Kerkük’te bulunan Türkmenlerin haklarının korunması da bu istikrara hizmet ediyor.
KERKÜK’ÜN GÜVENLİĞİ İÇİN TÜRKİYE’NİN DESTEĞİ ŞART!
Irak’ın, Türkiye’nin çağrısını geri çevirmemesinin arkasında çeşitli faktörler bulunuyor.
Bu sebeplerin başında çatışma ortamının engellenmesi ve güvenlik geliyor.
Terör örgütü DEAŞ’ın Haziran 2014’te Irak topraklarının üçte birini ele geçirdiği sırada Kerkük büyük bir tehlike altındaydı..
Nitekim Musul’u geri almak için düzenlenen operasyonlarda kentte DEAŞ saldırıları meydana gelmiş;
Günlerce süren çatışmalar yaşanmıştı.
DEAŞ kontrolündeki topraklar yeniden ele geçirilse de örgütün bölgedeki hücresel yapılanmaları kentin güvenliği için tehdit oluşturmayı sürdürüyor.
Öte yandan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın kentte terör örgütü PKK varlığının artışına dikkat çekişi; yeni bir çatışma ortamına potansiyel sebep olarak görülüyor.
Tüm bu gelişmeler bölgede güvenliğin sağlanması için Bağdat’ın Türkiye ile koordinasyon halinde olması gerektiğini gösteriyor.
Ankara’nın terörle mücadele konusundaki başarısı ve Irak topraklarında istikrar istemesi de Bağdat’ı bu ortaklığa yakınlaştırıyor.
Üstelik Türkiye’nin Irak Kürt Bölgesel Yönetimi ile olan temasları, taraflar arasında olası bir gerginlikte arabulucu rolü; Ankara’yı doğal bir partner haline getiriyor.
Kritik bir bölgede bulunan Kerkük kentinin petrol üretimi konusundaki değeri de oldukça fazla.
Irak Petrol Bakanlığının verilerine göre, şehir çevresinde bulunan 5 büyük petrol sahasının günlük petrol üretim kapasitesi 320-340 bin varile ulaşıyor.
Bu durumda ekonomik olarak zor günler geçiren Irak’ın yeniden ekonomik refaha kavuşması için petrol satışını sadece ülkenin güneyindeki Basra’dan ya da;
Yaptırımlarla boğuşan İran üzerinden değil, güvenliğin sağlandığı kuzey bölgesinden de yapması gerekiyor..